Günler ölümlerin bizim olduğu günler olmaya başlamıştı.Ölümleri hayat biliyorduk,çünkü bizde yaşamak ve yaşatmak için ölünürdü.Umudu çamla çırayla arıyorduk.Öyle ki ,olumsuzluklardan da umut damıtmaya başlamıştık:Bizim yüzümüzü güldürecek ölümler de vardı.Duyana ‘Böylesi de varmış!’dedirtecek bir olay anlatılıyordu dilden dile.
Olay vahşi Nusayri azınlığın hüküm sürdüğü Suriye’de meydana gelmişti.Her günkü gibi o gün de cıvıl cıvıl çocukların neşeli çığlıklarıyla başlamıştı ibtidaiyyede(ilkokul)hayat.
Öğretmenlerini ayakta karşılamıştı çocuklar.Dışarıya gelen baharla bütünleşen küçüklerin sınıfa taşıdığı hava solumaya değerdi.Nusayri öğretmenin sorusu tatlı sessizliği anlamlı sükuta dönüştürdü.Tepiniyordu adeta öğretmen:
-Kim yazdı bunu?
Tahtadaki yazı ilkokul üçüncü sınıf öğrencisinin eliyle yazıldığı belli olan ‘ihvan-ı Müslimin’ ibaresiydi.Nusayri öğretmen tehditlerle yinelediği sorusuna koca sınıftan cevapalamayınca ,sıra dayağına başlamıştı.Küçücük çocukların en hassas yerlerine acımasızca indiriyordu darbelerini.Hayret:Yine çıt çıkmıyordu bütün bir sınıftan!’Ve sonunda dayanamadı ,arkadaşları daha fazla acı çeksin istemiyordu,onların söyleyemeyeceğini de aklı kesmişti:’Ben yazdım!’ dedi.Nusayri’nin gözlerinde haince ışıklar oluştu.Sesini zoraki yumuşattı:
“Bunların yerini biliyor musun yavrum?”
Çocuk ,anlamı belirsiz bakışlarını öğretmene dikerken suskusunda ısrarlı…Boğacakmış gibi bir hırsla sordu bu sefer.İstediği cevabı koparmıştı.O küçümencik masum baş ‘evet’ anlamında iki sefer sallandı.Bu sefer ‘hadi bana onların bulunduğu yeri göster.‘dedi,Nusayri öğretmen.Kurtuluş yoktu.O önde hain Nusayri arkada cadde boyunca ilerliyorlardı.
Nusayri’nin faltaşı gibi açılan gözleri önünde küçücük bedenini çevik bir hareketle hızla gelmekte olan kamyonun altına bırakıverdi.Asfaltın kara yüzünde bir gül açmıştı.
Metrelerce yerde sürünen lastiğin kokusu ortalığı kaplarken,bir serçe ölmeyi bilmeyenlerin yüzüne ‘Biz ölürsek böyle ölürüz !’ diye haykırıyordu.
Bu olaydan iki ay sonraysa ,on iki yaşında bir küçük savaşçının Suriye İstihbarat Örgütü başkanı bir Nusayri generali sokak ortasında alnının ortasından kurşunlayıp kayıplara karıştığını öğreniyorduk.
* * *
Zulmün küçüğü mü olurmuş?
Mazlumun çocuğu mu olurmuş?
Mustafa İSLAMOĞLU
Olay vahşi Nusayri azınlığın hüküm sürdüğü Suriye’de meydana gelmişti.Her günkü gibi o gün de cıvıl cıvıl çocukların neşeli çığlıklarıyla başlamıştı ibtidaiyyede(ilkokul)hayat.
Öğretmenlerini ayakta karşılamıştı çocuklar.Dışarıya gelen baharla bütünleşen küçüklerin sınıfa taşıdığı hava solumaya değerdi.Nusayri öğretmenin sorusu tatlı sessizliği anlamlı sükuta dönüştürdü.Tepiniyordu adeta öğretmen:
-Kim yazdı bunu?
Tahtadaki yazı ilkokul üçüncü sınıf öğrencisinin eliyle yazıldığı belli olan ‘ihvan-ı Müslimin’ ibaresiydi.Nusayri öğretmen tehditlerle yinelediği sorusuna koca sınıftan cevapalamayınca ,sıra dayağına başlamıştı.Küçücük çocukların en hassas yerlerine acımasızca indiriyordu darbelerini.Hayret:Yine çıt çıkmıyordu bütün bir sınıftan!’Ve sonunda dayanamadı ,arkadaşları daha fazla acı çeksin istemiyordu,onların söyleyemeyeceğini de aklı kesmişti:’Ben yazdım!’ dedi.Nusayri’nin gözlerinde haince ışıklar oluştu.Sesini zoraki yumuşattı:
“Bunların yerini biliyor musun yavrum?”
Çocuk ,anlamı belirsiz bakışlarını öğretmene dikerken suskusunda ısrarlı…Boğacakmış gibi bir hırsla sordu bu sefer.İstediği cevabı koparmıştı.O küçümencik masum baş ‘evet’ anlamında iki sefer sallandı.Bu sefer ‘hadi bana onların bulunduğu yeri göster.‘dedi,Nusayri öğretmen.Kurtuluş yoktu.O önde hain Nusayri arkada cadde boyunca ilerliyorlardı.
Nusayri’nin faltaşı gibi açılan gözleri önünde küçücük bedenini çevik bir hareketle hızla gelmekte olan kamyonun altına bırakıverdi.Asfaltın kara yüzünde bir gül açmıştı.
Metrelerce yerde sürünen lastiğin kokusu ortalığı kaplarken,bir serçe ölmeyi bilmeyenlerin yüzüne ‘Biz ölürsek böyle ölürüz !’ diye haykırıyordu.
Bu olaydan iki ay sonraysa ,on iki yaşında bir küçük savaşçının Suriye İstihbarat Örgütü başkanı bir Nusayri generali sokak ortasında alnının ortasından kurşunlayıp kayıplara karıştığını öğreniyorduk.
* * *
Zulmün küçüğü mü olurmuş?
Mazlumun çocuğu mu olurmuş?
Mustafa İSLAMOĞLU
Paz Mart 08, 2009 11:14 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» Her gün bir hadis
Çarş. Ocak 21, 2009 11:36 am tarafından cemile
» ÖNCE KARŞINDAKİ İNSANA SAYGI VE SEVGİDUYACAKSINKİ SAYGI VE SEVGİ GÖRESİN ....BUNAD GÜZEL AHLAKTAN ,HOŞGÖRÜ,ANLAYIŞ,DAYANIŞMA GÜVEN ,SAYGI VE SEVGİDEN GEÇER...KULUN TAKTİRİNİ KAZANMAK ...RABBİMİN TAKTİRİNİ KAZANMAKTIR .....?
Ptsi Ocak 12, 2009 9:07 am tarafından efem
» MORALİN NİYE BOZUK?
C.tesi Ocak 10, 2009 11:57 pm tarafından Ravza
» Ey Kanlı Mescid-i Aksa!
Paz Ocak 04, 2009 10:55 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» FİLİSTİNE DUA
Paz Ocak 04, 2009 10:36 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» FİLİSTİNLİ ÇOCUK
Paz Ocak 04, 2009 10:22 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» Her gün bir ayet
Paz Ara. 21, 2008 11:42 am tarafından peri
» ŞÜKRETMEK
Cuma Ara. 19, 2008 6:20 pm tarafından peri