Bu hafta da sen övülecek ve sen anlatılacaksın. Seni övmek zor da olsa! Seni övmek zor efendim.
“Seni övmek için yer ve gök arası genişliğinde ağız isterim” diyor Mevlana.
Sen tam 1434 yıl önce insanların yardımına yetiştin. Sen oldun zorda kalanların kurtarıcısı! Sen gelmeden önce dünya, karanlıklar ve sapıklıklar içindeydi. İnsanlık, bir kurtarıcı bekliyordu Yüce Yaradanından...
Ve nihayet beklenen nur, peygamberler silsilesinin son halkası, alemlere rahmet niyetiyle sen geliverdin dünyaya!
Nasıl bir doğumdu o doğum! Ne mübarek bir doğumdu! Belki de bütün doğumlar, senin hürmetine gerçekleşmişti. Sen olmasaydın, alem olmayacaktı efendim. Evet, alem seninle vardı, senin için vardı.
Rabbim demiyor muydu, “Sen olma-saydın alemleri yaratmazdım” diye. O, ne güzel bir seslenişti. “Habibim”, senden başka kim mazhar olabilmişti bu ünvana, Rabbim katında?
Alemlerin yaradılışındaki sır, sende tecelli etmişti efendim. O giz, “AŞK” değil miydi? Alem zaten aşk için var edilmemiş miydi? O duygunun tek varisi sen değil miydin? Ne mübarek bir sır bu!
Bazıları bunun sırrına eremiyor Efendim! Seni, sadece Rabbimin emirlerini getiren elçi olarak tanıyorlar! O büyük günde, o hesap gününde, bazı yüzlerin kararıp bazı yüzlerin ak olacağı günde; senin şefaatinin konuşacağını, diğer peygamberlerin önüne geçip, Rabbim huzurunda divan duracağınızı bilmiyorlar e-fendim!
Hani Yusuf Peygamber’i gören kadınlar, ellerini doğramışlardı meyve yerine, onun güzelliğini görünce. Buna mukabil ne güzel söylemiş Ayşe annemiz: “O kadınlar seni görselerdi, ellerini değil, yüreklerini doğrarlardı” diye.
Bizim de yüreğimiz parça parça efendim. Evet, seni dünya gözüyle göremedik bel-ki, ama sen bizim peygamberimiz, sen bizim kurtarıcımızsın! Bizim için varsın efendim. Seninle olmak, sende kaybolmak istiyoruz. Benliğimizi, senin benliğin içinde eritmek ve yeniden var olmak istiyoruz Efendim.
Halime annemizin elindeyken, onun himayesindeyken, hani kaybolmuştun! O da gözyaşlarına boğulmuştu seni kaybettiği için! Onu ne güzel teselli etmiş Mevlana Celaleddini Rumi şu sözlerle: “Gam yeme! Sen onu kaybetmezsin! Hatta bütün dünya onda kaybolur gider.”
Sende kaybolmak istiyorum efendim. Benliğimden soyunup, dünyadan sıyrılıp, sadece aşka boyanıp, yanına gelmek ve hep ora-da kalmak istiyorum.
Beni kabul et n’olur!Efendim!..
SELAM VE DUA İLE...
“Seni övmek için yer ve gök arası genişliğinde ağız isterim” diyor Mevlana.
Sen tam 1434 yıl önce insanların yardımına yetiştin. Sen oldun zorda kalanların kurtarıcısı! Sen gelmeden önce dünya, karanlıklar ve sapıklıklar içindeydi. İnsanlık, bir kurtarıcı bekliyordu Yüce Yaradanından...
Ve nihayet beklenen nur, peygamberler silsilesinin son halkası, alemlere rahmet niyetiyle sen geliverdin dünyaya!
Nasıl bir doğumdu o doğum! Ne mübarek bir doğumdu! Belki de bütün doğumlar, senin hürmetine gerçekleşmişti. Sen olmasaydın, alem olmayacaktı efendim. Evet, alem seninle vardı, senin için vardı.
Rabbim demiyor muydu, “Sen olma-saydın alemleri yaratmazdım” diye. O, ne güzel bir seslenişti. “Habibim”, senden başka kim mazhar olabilmişti bu ünvana, Rabbim katında?
Alemlerin yaradılışındaki sır, sende tecelli etmişti efendim. O giz, “AŞK” değil miydi? Alem zaten aşk için var edilmemiş miydi? O duygunun tek varisi sen değil miydin? Ne mübarek bir sır bu!
Bazıları bunun sırrına eremiyor Efendim! Seni, sadece Rabbimin emirlerini getiren elçi olarak tanıyorlar! O büyük günde, o hesap gününde, bazı yüzlerin kararıp bazı yüzlerin ak olacağı günde; senin şefaatinin konuşacağını, diğer peygamberlerin önüne geçip, Rabbim huzurunda divan duracağınızı bilmiyorlar e-fendim!
Hani Yusuf Peygamber’i gören kadınlar, ellerini doğramışlardı meyve yerine, onun güzelliğini görünce. Buna mukabil ne güzel söylemiş Ayşe annemiz: “O kadınlar seni görselerdi, ellerini değil, yüreklerini doğrarlardı” diye.
Bizim de yüreğimiz parça parça efendim. Evet, seni dünya gözüyle göremedik bel-ki, ama sen bizim peygamberimiz, sen bizim kurtarıcımızsın! Bizim için varsın efendim. Seninle olmak, sende kaybolmak istiyoruz. Benliğimizi, senin benliğin içinde eritmek ve yeniden var olmak istiyoruz Efendim.
Halime annemizin elindeyken, onun himayesindeyken, hani kaybolmuştun! O da gözyaşlarına boğulmuştu seni kaybettiği için! Onu ne güzel teselli etmiş Mevlana Celaleddini Rumi şu sözlerle: “Gam yeme! Sen onu kaybetmezsin! Hatta bütün dünya onda kaybolur gider.”
Sende kaybolmak istiyorum efendim. Benliğimden soyunup, dünyadan sıyrılıp, sadece aşka boyanıp, yanına gelmek ve hep ora-da kalmak istiyorum.
Beni kabul et n’olur!Efendim!..
SELAM VE DUA İLE...
Paz Mart 08, 2009 11:14 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» Her gün bir hadis
Çarş. Ocak 21, 2009 11:36 am tarafından cemile
» ÖNCE KARŞINDAKİ İNSANA SAYGI VE SEVGİDUYACAKSINKİ SAYGI VE SEVGİ GÖRESİN ....BUNAD GÜZEL AHLAKTAN ,HOŞGÖRÜ,ANLAYIŞ,DAYANIŞMA GÜVEN ,SAYGI VE SEVGİDEN GEÇER...KULUN TAKTİRİNİ KAZANMAK ...RABBİMİN TAKTİRİNİ KAZANMAKTIR .....?
Ptsi Ocak 12, 2009 9:07 am tarafından efem
» MORALİN NİYE BOZUK?
C.tesi Ocak 10, 2009 11:57 pm tarafından Ravza
» Ey Kanlı Mescid-i Aksa!
Paz Ocak 04, 2009 10:55 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» FİLİSTİNE DUA
Paz Ocak 04, 2009 10:36 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» FİLİSTİNLİ ÇOCUK
Paz Ocak 04, 2009 10:22 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» Her gün bir ayet
Paz Ara. 21, 2008 11:42 am tarafından peri
» ŞÜKRETMEK
Cuma Ara. 19, 2008 6:20 pm tarafından peri