Şeytanın askerleri ile savaş
Bütün dünya milletlerinin, dünya devletlerinin gözü önünde büyük bir insanlık suçu işleniyor. Büyük bir katliam yapılıyor. Bebekler, çocukemperyalist kafirlerden değil, yalnız ve yalnız Allah’tan korktuğumuz zaman, her şeyin iyiye, güzele doğru değiştiğini göreceğiz.
Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
“Eğer (gerçek) mü’minler iseniz, onlardan korkmayın. Benden korkun.” (Al-i İmran 175)
Aziz kardeşim! Yalnız Allah’tan korkalım. Allah’tan korkalım ki diğer bütün korkularımızdan kurtulalım. Bilelim ki Allah’tan korkanlar her türlü korkudan emin olurlar.
Atalarımız ne güzel söylemiş: “Korkunun ecele faydası yoktur.” Allah Teala’nın takdiri ne kadar ise o kadar yaşayacağız. Ecelimiz, ne bir an öne alınır, ne de bir an sona bırakılır. Ecel birdir. Ne suretle ölürsek ölelim, ister savaş meydanlarında, ister trafik kazasında, isterse yatağımızda ölelim; kendi ecelimizle ölmüş oluruz.
Rızkımız da tayin olunmuştur. Bize düşen, İslam’ın meşru kıldığı yollardan çalışmaktır. Telaşa gerek yok. Ya sen rızkıyın ayağına gideceksin, ya da o senin ayağına gelecektir.
Senin rızkıyın üzerine: “Bismillahirrahmanirrahim. Bu filan oğlu filanın rızkıdır.” diye yazılmıştır. Öyleyse niçin korkalım ki, neden endişe edelim ki.
Tarih boyunca İslam ümmeti üzerinde nice aşağılık oyunlar oynandı. Nice karanlık planlar yapıldı. Müslümanları korkutup sindirmeye, yaşadıkları toprakların yer altı, yer üstü zenginliklerini yağmalamaya çalıştılar. Bu planlarında da yer yer muvaffak oldular.
Onların muvaffakiyeti, bizim az oldugumuzdan ya da maddî güçsüzlüğümüzden olmadı.
Onların muvaffakiyeti, bizdeki iman zaafiyetinden, dünyevîleşmemizden, Allah’tan değil, fanilerden, düşmanlardan korktuğumuzdan olmuştur. Nice az topluluklar, nice maddeten güçsüz, fakat imanen güçlü topluluklar, kendilerinden çok daha kalabalık, maddeten çok daha güçlü topluluklara galip gelmişlerdir.
Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
“Nice az topluluklar, sayıca kendilerinden çok olan topluluklara Allah’ın izniyle galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 249)
Aziz kardeşim! Yeter ki biz, asr-ı saadet müslümanları gibi; “hasbünallahu veni’mel vekil” diyebilelim, yalnız Allah’a güvenip dayanalım.
“Bir kısım insanlar mü’minlere, ‘Düşmanlarınız, size karşı toplandılar. Onlardan korkun!’ dediklerinde, bu (söz), onların imanını bir kat daha artırmış ve; ‘Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.’ demişlerdir.” (Ali imran 173)
Gavurdan dost olmaz
Mü’minlerin dostu Alllah’tır, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemdir, mü’minlerdir. Gayr-ı müslimler asla dost olmazlar, onlarla dostluklar kurulamaz. Ancak, gerek devletler arası ve gerekse topluluklar ve fertler arası İslamî ölçüler dahilinde hareket edilerek insanî ilişkiler kurulabilir.
İslamî esaslardan taviz vermeden, İslamî kimliğimiz zedelenmeden sosyal, ticarî, siyasî, beşerî münasebetler kurmakta bir beis yoktur.
Ancak, bu münasebetlerde şu hususu asla aklımızdan çıkarmayalım: İslam’ın dışındaki tüm sistemlerin genel mantığı, kendi menfaati için diğer fertleri; kendi toplumu için diğer toplumları yok etmekten asla futür etmez.
Gayr-i müslimler ve gayr-i İslamî sistemlerle olan ilişkilerimizde onların bu genel karakterlerini, bu müşterek mantıklarını asla göz ardı etmemeliyiz. Müstesnalar kaideyi bozmaz.
Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
“Sen, onların dinine tabi oluncaya kadar yahudiler de, hristiyanlar da senden razı olmazlar. Deki: ‘Doğru yol ancak Allah’ın yoludur.’ Sana gelen ilimden sonra, eğer onların
Bütün dünya milletlerinin, dünya devletlerinin gözü önünde büyük bir insanlık suçu işleniyor. Büyük bir katliam yapılıyor. Bebekler, çocukemperyalist kafirlerden değil, yalnız ve yalnız Allah’tan korktuğumuz zaman, her şeyin iyiye, güzele doğru değiştiğini göreceğiz.
Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
“Eğer (gerçek) mü’minler iseniz, onlardan korkmayın. Benden korkun.” (Al-i İmran 175)
Aziz kardeşim! Yalnız Allah’tan korkalım. Allah’tan korkalım ki diğer bütün korkularımızdan kurtulalım. Bilelim ki Allah’tan korkanlar her türlü korkudan emin olurlar.
Atalarımız ne güzel söylemiş: “Korkunun ecele faydası yoktur.” Allah Teala’nın takdiri ne kadar ise o kadar yaşayacağız. Ecelimiz, ne bir an öne alınır, ne de bir an sona bırakılır. Ecel birdir. Ne suretle ölürsek ölelim, ister savaş meydanlarında, ister trafik kazasında, isterse yatağımızda ölelim; kendi ecelimizle ölmüş oluruz.
Rızkımız da tayin olunmuştur. Bize düşen, İslam’ın meşru kıldığı yollardan çalışmaktır. Telaşa gerek yok. Ya sen rızkıyın ayağına gideceksin, ya da o senin ayağına gelecektir.
Senin rızkıyın üzerine: “Bismillahirrahmanirrahim. Bu filan oğlu filanın rızkıdır.” diye yazılmıştır. Öyleyse niçin korkalım ki, neden endişe edelim ki.
Tarih boyunca İslam ümmeti üzerinde nice aşağılık oyunlar oynandı. Nice karanlık planlar yapıldı. Müslümanları korkutup sindirmeye, yaşadıkları toprakların yer altı, yer üstü zenginliklerini yağmalamaya çalıştılar. Bu planlarında da yer yer muvaffak oldular.
Onların muvaffakiyeti, bizim az oldugumuzdan ya da maddî güçsüzlüğümüzden olmadı.
Onların muvaffakiyeti, bizdeki iman zaafiyetinden, dünyevîleşmemizden, Allah’tan değil, fanilerden, düşmanlardan korktuğumuzdan olmuştur. Nice az topluluklar, nice maddeten güçsüz, fakat imanen güçlü topluluklar, kendilerinden çok daha kalabalık, maddeten çok daha güçlü topluluklara galip gelmişlerdir.
Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
“Nice az topluluklar, sayıca kendilerinden çok olan topluluklara Allah’ın izniyle galip gelmiştir. Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 249)
Aziz kardeşim! Yeter ki biz, asr-ı saadet müslümanları gibi; “hasbünallahu veni’mel vekil” diyebilelim, yalnız Allah’a güvenip dayanalım.
“Bir kısım insanlar mü’minlere, ‘Düşmanlarınız, size karşı toplandılar. Onlardan korkun!’ dediklerinde, bu (söz), onların imanını bir kat daha artırmış ve; ‘Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.’ demişlerdir.” (Ali imran 173)
Gavurdan dost olmaz
Mü’minlerin dostu Alllah’tır, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemdir, mü’minlerdir. Gayr-ı müslimler asla dost olmazlar, onlarla dostluklar kurulamaz. Ancak, gerek devletler arası ve gerekse topluluklar ve fertler arası İslamî ölçüler dahilinde hareket edilerek insanî ilişkiler kurulabilir.
İslamî esaslardan taviz vermeden, İslamî kimliğimiz zedelenmeden sosyal, ticarî, siyasî, beşerî münasebetler kurmakta bir beis yoktur.
Ancak, bu münasebetlerde şu hususu asla aklımızdan çıkarmayalım: İslam’ın dışındaki tüm sistemlerin genel mantığı, kendi menfaati için diğer fertleri; kendi toplumu için diğer toplumları yok etmekten asla futür etmez.
Gayr-i müslimler ve gayr-i İslamî sistemlerle olan ilişkilerimizde onların bu genel karakterlerini, bu müşterek mantıklarını asla göz ardı etmemeliyiz. Müstesnalar kaideyi bozmaz.
Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
“Sen, onların dinine tabi oluncaya kadar yahudiler de, hristiyanlar da senden razı olmazlar. Deki: ‘Doğru yol ancak Allah’ın yoludur.’ Sana gelen ilimden sonra, eğer onların
Paz Mart 08, 2009 11:14 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» Her gün bir hadis
Çarş. Ocak 21, 2009 11:36 am tarafından cemile
» ÖNCE KARŞINDAKİ İNSANA SAYGI VE SEVGİDUYACAKSINKİ SAYGI VE SEVGİ GÖRESİN ....BUNAD GÜZEL AHLAKTAN ,HOŞGÖRÜ,ANLAYIŞ,DAYANIŞMA GÜVEN ,SAYGI VE SEVGİDEN GEÇER...KULUN TAKTİRİNİ KAZANMAK ...RABBİMİN TAKTİRİNİ KAZANMAKTIR .....?
Ptsi Ocak 12, 2009 9:07 am tarafından efem
» MORALİN NİYE BOZUK?
C.tesi Ocak 10, 2009 11:57 pm tarafından Ravza
» Ey Kanlı Mescid-i Aksa!
Paz Ocak 04, 2009 10:55 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» FİLİSTİNE DUA
Paz Ocak 04, 2009 10:36 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» FİLİSTİNLİ ÇOCUK
Paz Ocak 04, 2009 10:22 pm tarafından OKYANUSUN KALBİİ
» Her gün bir ayet
Paz Ara. 21, 2008 11:42 am tarafından peri
» ŞÜKRETMEK
Cuma Ara. 19, 2008 6:20 pm tarafından peri